Son yıllarda Orta Doğu’da yaşanan gerilimlerin yanı sıra İsrail ve İran arasındaki çatışmalar, bölgedeki birçok denklemi değiştiren kritik bir unsur olmuştur. Özellikle İran’ın nükleer programı ve İsrail’in güvenlik endişeleri, taraflar arasındaki düşmanlığı derinleştiriyor. Ancak son günlerde ABD basınında yer alan bazı haberlere göre, bu gerilimler yeniden alevlenebilir. İşte, ABD’li analistlerin dikkat çektiği dört belirti; bu emareler, bölgedeki olası bir savaşın tüm gelişmelerini etkileme potansiyeline sahip.
İran'ın nükleer programı, hem bölgedeki ülkeler hem de uluslararası camiada büyük bir kaygı yaratmaya devam ediyor. 2021’de yürürlüğe giren nükleer anlaşmanın sona ermesi ve İran’ın nükleer kapasitesini artırmaya yönelik çalışmalarına hız vermesi, İsrail için tehdit alarma geçmekte gecikmeyeceği anlamına geliyor. Son zamanlarda İran’ın uranyum zenginleştirme oranlarını artırdığı ve bunu karşılamak için eski yöntemlerini yeniden uygulamaya koyduğu gözlemleniyor.
İsrail, bu durumda öncelikle İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırgan bir tutum sergilemekten geri kalmayacak ve bu da bölgedeki gerginliği daha da derinleştirebilir. Washington’ın İran’a karşı sağlam bir tutum alması konusundaki belirsizlikler, İsrail’i bağımsız eylemlere yönlendirebilir. Çevre ülkeler, bu durumda ortaya çıkacak olan yeni çatışmanın büyüklüğünden endişe etmekte ve bir savaş ihtimalini durmaksızın tartışmaktadır.
Öte yandan, bölgedeki askerî hareketlilik, bu savaş ihtimalinin bir diğer belirtisi olarak öne çıkıyor. İran'ın, bölgesel müttefikleri üzerinden gerçekleştirdiği askeri tatbikatlar ve İsrail'in de buna karşılık olarak düzenlediği kendi tatbikatları dikkat çekiyor. Özellikle Suriye ve Irak’ta artan çatışmalar, her iki tarafın da askeri kapasitesini test etme çabası olarak değerlendiriliyor.
Dahası, ABD'nin bölgedeki askeri varlığını artırmaya yönelik Adımlar, Süveyş Kanalı ve Basra Körfezi’nde gerçekleştirdiği askeri manevralar, Asya-Pasifik bölgesinden Orta Doğu'ya gönderilen hava araçları ile destekleniyor. Bütün bu gelişmeler, her an patlak verebilecek bir çatışmanın habercisi olabilir.
İsrail istihbaratının, İran’ın desteklediği grupların hareketliliği hakkında daha fazla bilgi edinme çabası, bölgedeki bilgilerin hızla güncellendiğini gösteriyor. Bu tür bir diyalog, savaşın eşiğinde olan iki tarafın da daha dikkatli davranmasını gerektirse de, olası bir yanlış anlama ya da yanlış hareket, her iki tarafı da hatalı kararlar almaya zorlayabilir.
İran ve İsrail arasındaki siyasi tansiyon, bu iki ülkeyi doğrudan etkileyen bir diğer önemli faktördür. İsrail, İran'ın siyasi müdahalelerine karşı önlem almayı hedefliyor ve bu süreçte, İran’a yönelik sert diplomatik dille karşılık vermekte tereddüt etmiyor. Bunun yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri’nin İran’a yönelik yeni yaptırımları da bu gerilimi artırmaya yardımcı oluyor.
Gelişen olaylar, bu iki ülke arasında sürekli bir rekabetin varlığını hissettiriyor. İran, sürekli olarak İsrail’in ‘devlet dışı aktörlere’ destek verdiği iddialarıyla gündeme geliyor. Bu bağlamda, gerilimin tırmanması ve hatta askeri çatışmalara dönüşmesi, olasılıklar arasında yer alıyor. Diplomatik ilişkilerin zayıflığı, her iki taraf için de gergin bir ortam yaratıyor ve yanlış bir adımın sonuçlarını tahmin edebilmek zorlaşıyor.
Diğer yandan, uluslararası toplumun bu gerilimlere tepkileri de dikkat çekici bir boyut oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar, her iki tarafı da barışçıl bir çözüm yolu izlemeye davet etse de, şu ana kadar olumlu yönde gelişmeler kaydedilememiştir. Tüm bu çatışmalı durumlar, büyük güçlerin stratejik hesaplarıyla da oynamakta; dolayısıyla, bu çatışma, sadece iki ülke ile sınırlı kalmayarak, bölgedeki pek çok ülkenin de dâhil olduğu bir savaşa dönüşebilir.
Özellikle Rusya ve ABD’nin Orta Doğu politikaları, bu iki ülke arasındaki gerginliğin nasıl şekilleneceğini doğrudan etkileyebilir. Tüm bu dinamiklerin ışığında, bölgedeki ülkelerin ve özellikle İsrail ve İran’ın atacağı adımlar, bu savaş ihtimalini belirleyecektir.
Sonuç olarak, ABD basını, İsrail ve İran arasındaki olası çatışmanın yeniden alevlenebileceği konusunda kaygılarını dile getirmekte. Bu dört belirti, savaşın fitilinin yeniden ateşlenebileceği konusunda açık sinyaller veriyor. Ortadoğu’daki belirsizlikler, bir kez daha dünya gündeminin merkezine yerleşebilir. Her iki tarafın da alacağı kararlar, bölge için kritik bir öneme sahip olacak ve olası bir savaşın önüne geçmek için tüm tarafların yapacağı atılımlar, dünya barışını doğrudan etkileyecek. Daha fazla veri ve gelişmeler ışığında, bu konunun çok yakında tekrar tartışılacağını söylemek mümkün.