Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ne gerçekleştirdiği ziyarette, iki devletli çözüm vurgusu yaparak önemli mesajlar verdi. Bu ziyaret, sadece Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi açısından değil, aynı zamanda Kıbrıs meselesinin uluslararası politikasında da kritik bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Ancak, böyle bir ziyaretin Rum Yönetimi tarafından nasıl karşılandığı ve neden endişelere yol açtığına dair birçok spekülasyon mevcut.
Erdoğan’ın KKTC ziyareti, 15 Kasım 1983’te ilan edilen KKTC’nin 40. yıl dönümünde gerçekleşti. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin KKTC’ye olan desteklerinin süreceğini vurguladı ve ‘‘Kıbrıs’ta iki devletli çözümü savunmaya devam edeceğiz’’ ifadesini kullandı. Bu açıklamalar, Rum Yönetimi'nin endişelerini daha da artırdı. Kıbrıs’ta iki ayrı devletin varlığını kabul etmek, Rum tarafı için kabul edilemez bir durum olarak değerlendiriliyor. Rum Yönetimi, bu durumu uluslararası toplumda destek bulmak için bir fırsat olarak görmekte.
Görüşme sırasında Erdoğan, Türkiye’nin KKTC'ye desteğini artırarak sürdüreceğini ve uluslararası arenada Kıbrıs konusundaki duruşunu değiştirmeyeceğini yineledi. KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile ortak basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, Türk tarafının müzakerelerdeki kararlılığını da ifade etti. Bu durum, Rum Yönetimi’nde iki devletli çözüm fikrinin sevilmediğini ve çözüm sürecine dair kaygıların artmasına neden oldu.
Rum Yönetimi, Erdoğan'ın KKTC'de yaptığı açıklamaların ardından hemen harekete geçerek uluslararası toplumdan destek arayışına girdi. Rum Dışişleri Bakanı, Erdoğan’ın iki devletli çözüm önerisine karşı Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler dahil, tüm uluslararası platformlarda güçlü bir muhalefet oluşturacaklarını açıkladı. Bu, Rum Yönetimi'nin, özellikle Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki etkisini zayıflatmak için attığı adımların bir parçası. Ancak bu duruma Rum tarafının ne ölçüde etkin bir karşılık verebileceği belirsizliğini koruyor.
Rum Yönetimi'nin endişeleri sadece politik düzeyle sınırlı değil. Erdoğan’ın ziyaretinin ardından gerçekleşecek olan müzakere süreçlerinin, Kıbrıs’ın geleceği üzerinde derin etkiler bırakacağını düşünüyorlar. Nitekim, Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki etkisi, Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları ve bölgesel istikrar açısından büyük bir öneme sahip. Bu nedenle, Erdoğan’ın KKTC ziyaretinin, yalnızca bir siyasi sembol değil, stratejik bir hamle olarak yorumlanması gerekiyor.
Türkiye'nin, KKTC'ye olan yakın ilgisi ve desteği, Rum tarafı için bir tehdit unsuru oluşturmakta. Ancak Rum Yönetimi’nin, bu durum karşısında sadece diplomatik söylemlerle çözüm bulma çabaları, pek de yeterli görünmüyor. Türkiye'nin artan etkisi ve Erdoğan'ın belirttiği gibi, iki devletli çözüm önerisinin kabul görmesi halinde, Kıbrıs'ın geleceği ciddi anlamda tehlikeye girecektir.
Sonuç olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın KKTC ziyareti, sadece iki ülke arasındaki ilişkileri pekiştirmekle kalmayıp, aynı zamanda Kıbrıs sorununun geleceği açısından da belge niteliğinde bir eylem olmuştur. Rum Yönetimi’nin meydana gelen bu durum karşısındaki tepkileri ve stratejik karşı hamleleri, Kıbrıs’ın geleceği üzerinde belirleyici bir rol oynayacak gibi görünüyor. Önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmeler, hem Türkiye hem de Kıbrıs için önemli sonuçlar doğuracaktır.